21.10.2009

sacmalama sirasi

21.10.2009
uygun bir foto da degil yapilmak istenene, olsun ama her yorgunlugun bir bedeli, her sebebin bir sonucu, imla hatalarinin gramerle, yumurtanin tavuk, yansimanin hayat ve yalanin gercekle
iliskisinde vedanin sürekliligine inanc olmalidir...
hoscakalin diyebilmek güc ister... diyene kadar bekler yazi.. dedigim gün cikar ortaya...
ve cikti bu gün
direncli bir hoscakalin tam ardindan
zulada bekleyen bir veda...
küskünlük yok icimde
nice güzel günlere

20.10.2009

De-realizasyon

20.10.2009
bir ara calistigim, kompresör üreten firmanin 2 futbol sahasi büyüklügündeki deposunun ortasinda durup birbirinden farkli 250 binin üzerinde büyüklü kücüklü yedek parcanin (civata, vida ,motor parcalari vs) insanoglunun neyine delalet ettigini düsünememezlikten kaynaklanan kisa süreli bir bilinc kacismasi yasamistim... bilinclerimi topladim ve bütün bu olanlara neyin sebep oldugunu bulsam bile bi ise yaramayacaginin bilincini en üste koyup oradan uzaklastim..
halen rastlarim beni provoke etmeye calisan alet edavata.. ciddiye almicam!

19.10.2009

zamanin gözleri

19.10.2009
gelecekten gelip de CERN deneyini sabote edenlerin varligina iki önemli bilimadami inanabiliyor hem de bu bilimadamlari cern programinda önemli biryerlerde yer aliyorlarsa ZAMANIN GÖZLERI oldugu dogrudur...
ben de simdi gelecege dönebilmek isterdim
bir gün bir kitabim yayinlanirsa kapaginda kullanmak isterdim bu fotografi... neyse...

Rhabarber


Türkçesi ışkın otu
almanlar kekini yapiyorlar
ben de kirmizi rengine dayanamayip almistim,ve tavuk corbasini mukemmel eksi hale getirdigini söylemeliyim...
hep tatli seyler yazamayiz
arada eksi seyleri de yazmali ::))

18.10.2009

izmarit?

18.10.2009
bazi sözcükleri düsünmeden edemiyor insan
neden izmarit örnegin
italyancada "smarrito: 1. kayıp, ziyan /2. şaşkın" demekmis
saolsun nisanyan
ama zümrüt baligi da smarida yani izmarit..
argo acaba hangisinden yola cikarak izmarit demis ki ölü sigaraya?
ama tiryakilerin sigaralarina gösterdikleri özen ve ask-i muhabbet gözönüne alindiginda ve hatta yerlerden kültablalarindan alip ihtiyac giderdiklerine bakildiginda italyanca kayip/ziyan anlamindaki smaritto bana mantikli gelio...

önem

cok da önemli degil önemsenmek yasamda
hatta önemsenmek insani baski altina bile aliyor, baskalarinin beklentileri gerginlige yol acabiliyor
ama önemsenmemek
o ilginc iste
girizgahla foto yine ilgisiz
fotoyla ilgili tek diyecegim izmaritlere dokunmadim bile{ tamamen dogallar ::) }

17.10.2009

izinsiz

17.10.2009
bir fantaziyim kacak bilinclerin ucaginda
taninmak icin taninmamayi sart kosan

gecenin karanliginda bir sarhosum
narasini kimsenin duymadigi

olmak istemedigim herseyim su an
olmak istediklerime yabanci

iste ben benim ve neredeyim
zihnimin tezgahlarinda gezmedeyim

ve herkes gibi ben de zamani gelince
benlerimden ayrilip evrenle birlesecegim

eskici-3

huzurun mavi derinliklere dogru gittigini kim söylemisti eskiciye? söyle bir düsündügünde kendisini rahatlatmak isteyen annesinin bir teselli cümlesinden yola ciktigini hatirladi...
kartal eskiciyi gördü
eskici kartali
hic birsey olmadi
yazar ikisinin birbirlerinin dilinden anladigi zamani kaybetmisti.. kartal konusamadi
eskici anlamadi
yamac halki eskiciyi unutmustu
insanoglunun bilinci unutma hastaligindan muzdaripti olusundan beri..
bilinclerden de cikinca eskici
öyküyü anlatmak bana kaldi

eskici - II


eskici hic bir seyin yeni olamayacagi bir dünyada eskicilik degil herseycilik yaptigini fark etmisti
huzur kaybolmamisti ki... bir yerlere de saklanmamisti... aradiginin kendisi oldugunu nasil anlatacakti hic tanimadiklari huzuru bekleyenlere... simdi anliyordu huzurun olamayacagini...

eskicinin öyküsü - I

derin mavilikte kaybolan huzuru arayan eskicinin öyküsüdür:
sirtindaki cuvali daglarin karli yamaclarinda buldular bombos
huzuru ararken kaybolmus.. ararken.. kaybolmus..
bir ugultu dolasti
kaybolmak görelidir dedi kartalin birisi siz göremeyince kayip mi olmus oluyor
ben gördüm eskiciyi "huzuru ariyor"
kalabalikta yüzler birbirine bakindi, karli yamaclarin firtinasi yakindi
herkes evlerine dagildi..
eskiciyi merak eden kimse kaldiysa da
firtinanin korkusuna gözlerini kapadi
böylece gecti zaman....

duvarin öte yakasi

--ne diyordum duvarlar son degildirler
--sonun baslangici olmasinlar
--bir duvar niye vardir, kesfetmeli, nicin ordadir anlamali,
--ya birak gecen gün atladin milletin bahcesine polisin elinden zor aldik seni...
--ufak meselelere takilmayalim, felsefe zora karsi durmayi engelleri asmayi bilim haline getirmektir, bir yol haritasi cikarmaktir..
--senin harita komsunun bahcesine cikti ama naaber?
--duvarlar her zaman tastan olmaz... soyut duvarlar da vardir
--ya bi cek git be, biktim valla duvar duvar...

duvardan duvara

--kimi zaman da duvarlardaki güzelligi incelemelisin
--her duvar engel degildir diyosun
--insanlar duvarlar yapar dururlar,kimine ulasamazsin, kimini gecemezsin, kimini yikar kiminden atlarsin... ama her duvarin bir sebebi vardir..
--ya amerikan filmlerindeki ceviri dervisler gibi konusuyorsun
--ceviri dervis?
--cekik gözlü, cinli aksaniyla amerikan ingilizcesi cignemeye calisan koreli ya da taylandli bile olsa "cinli" denilen, devrik cümleleri uzakdogu(kime göre uzaksa) felsefesi diye yutturan yapmacik dervis
--bazan beyninin icindekileri secemessin... ne almissan onu verirsin... duvar bir korkudur, duvar bir gizlemedir, bir cekinmedir, savunmadir..
--ya iyi ki üstünde bi iki boya izi olan bi duvar fotorafi cekmisin be, felsefedin beni be... bitirdin beni ya
uzaklara dalmis kisik gözleri ile basini ahenk icinde sallayarak devam eder
--duvar eger sen durursan yolun sonudur, devam edersen baslangictir..
--ya bi sittir git be, icme diom sana sunu

piccadilly

cok yakinda bir ara sokakta caddeyi seyrediyorlardi.. kendilerini para karsiliginda evlat edinip dünyanin cesitli ülkelerine götürecek seyyahlara parlak, cazip temiz alimli görünmek istediklerine eminim... bu fotograf cekildikten bu yana acaba nerelere dagilmislardir.. ve bunu bilsek bile ne önemi vardir?

istanbulun tirnaklari uzar da

bu agac ruj süremez mi?
evet icilen bir miktar sarabin bu yorumda etkisi oldugu yadirganamaz... ama... hitit kadinlarinin, eski misirin kadinlarinin hepsinin makyaj yaptigini biliyoruz.. uzun yillar bunu algilayamamistim.. neydi yani tirnaklari boyamak, dudaklari kirmizilastirmak, kulaklara asilan biseler takmak falanlar filanlar.. neydi yani.. ama herseyi gec anladigim gibi bunlari da gec anlamistim... insani gereksinimlerin yargilamasi olmaz... hele bu agac her seyi daha da net görmemi sagladi...

is ekmek özgürlük

yillarca türkiyede sosyalistlerin bir bölümünün benim anlayamadigim bicimde dillerinden düsmeyen slogandi bu..
ya beni kölelestirenden niye ekmegimi vermesini talep ediim ki... neden beni kölelestiren IS i talep ediim ki...
BU SLOGAN ALMAN NAZILERININ DE SLOGANIYDI IKTIDARA GELIRLERKEN= IS EKMEK ÖZGÜRLÜK hem de ayni sirayla
neyse gelelim fotoya. is özgürlestirir(mis..)Birkenau toplama kampinin klasik bilinen bir fotosu.. benim objektifime de böyle girdi...

16.10.2009

AUSCHWITZ-OZVIECHIM-BIRKENAU

16.10.2009
uzun süre yayinlayip yayinlamamakta tereddüt ettim bu fotograflari... insana olan güvenimi yitirdigim bir döneme denk gelmisti dünyama girisi ve bu algimi daha da güclendirmisti... Bir ALMAN TOPLAMA KAMPI... polonyada... birkenau ya da auschwitz diye biliniyor... insanin insana reva gördüklerini anlatmasi bile yaralayici... fotografta görülenler auschwitze zorla calistirilip öldürülmek, iskence ve insanlik disi deneyler yapilmak icin getirilen onbinlerce yahudi, sosyalist, escinsel ya da diyelim alman olmayan ve NAZI(alman milliyetcileri,gerci hicbiryerde farki yoktur fasizmin!) gibi düsünmeyen insanlara ait protezler.... yakildiktan ya da öldürüldükten sonra insanlarin herseyleri siniflandirilip depolara kaldirilmis.. savas ganimeti gibi..

yansiyor


hayat bi yerlerden
siksa da
bogsa da
tabii ki sizmasini tercih ederiz ama bana yansiyor :)

hava gicik

insan kasvetlere gömülüyor... ama biselerle de ugrasmak lazim..
izin günleri bitecek zaten telasi ile onu yap bunu yetistir.. zamanin nasil gectigini anlayamiyor insan... ama inanin calisma ile calismama arasindaki tek fark dünya alginizi araya giren baska uyaranlarla kandirip kandiramamanizda... bir cesit oyun gibi...
cocukken 3 tekerlekli bisikletim adananin beton yollarinda
ya devrilir ya da ve de ama daha cok da ön tekeri bir cukura girerek burun üstü kapaklandiginda ben de kafa üstü giderdim... annemin bu anlar icin hazirda bulundurdugunu düsündügüm cesitli renklerdeki bezlerle alnimi kafami baglar ve de "simdi sen gazi oldun,gazi olmus benim oolum"
diye biseler söölerdi.. ben gazi ne demek yaa falan diye düsünürken yere carpmaktan zaten bulanmis beynimle, aciyi falan unuturdum... hehe
iste bööle bisi.. simdi diyceksiniz ki kapi ne alaka..
ya simdi felsefetmeyin beni... bi sürü etiket yaptik.. onnara uygun sööle afili bisi ossun dedim... cani skilanlara hedayem ossun...

heves

yasamak biraz da heveslerin tatmini oraninca amacini gerceklestiriyor... birisine bir yemek pisirmek, bir sey hediye etmek, bir isi yapmak... ama yasamin hevessiz formlari da var...
heves körelince artik kesemiyor nefsi...
yani heves kirletiyor mu yasamin mutlu gidisatini bitisiyle... bilemem, bilinmez... bitince biliriz

kapilar

kimi kapilar hic aciliyor mu bilmem
ama
kapi görevi yanisira baska isleri de yüklendikleri asikar
hani bazan sokakta gördügünüz bir köseyi, bir evi, ya da iste götürülemeyecek herhangi birseyi evinizin bir kösesinde görmek istersiniz ya.. sanirim bu da öyle bir köse benim icin...

15.10.2009

nerede?

15.10.2009

yakaladim onu bilseniz! kendini söyle bir gösterip yok olacakti... zaten bir yansima olmaksa kaderi fazla zamani da olmayacakti...

o zaman ne gerek var?

yasanmislarin izlerinden dogan müzigin ritmiyle birlikte dans edemiyorsa insan
zamanin izlerine bakip konusmadan anlasamiyorsa
ve en zor kosulda dahi bir yerlerden caglayamiyorsa yasama...
kabul edilmisler disinda anlam yüklemek istemiyorsa bilincli sizofrenisine
yani örnegin kendini annelik denilen kutsanmis sifatin aslinda sadece bir hormon marifeti oldugu bilgisiyle kirletmeyi reddedemiyorsa
hayat, alli pullu endamini, sezdirmeden giydirir tavirlara.......

bu delik paristeydi

halen orada mi?
bir ise yariyor mu
tüm ögrendiklerimizi bir an unuttugumuzu düsünsenize
tüm tanidiklariniz
tüm bildikleriniz
siz siz olur musunuz
ya da siz her zaman siz misinizdir?
icine sıkıştığımızı düsündügümüz tüm davranis modellerinden bir süre icin siyrilabilsek
örnegin dersteki profesöre "ulan bu anlattiklarin palavra, ya da diilse bile bana bok gibi geldi" diyebilsek.. bir otobüste dans edebilsek... ask her zaman olasi bile olsa her zaman gerekli midir? uzaylilar var mi? cannabis algi sinirlarina ulasmamiza yardimci oluyor mu.. icince hakkaten güzellesiyoz mu? internet noolcak.. 2012 de var mi bi felaket acaba? marduk nibiru falan.. ulan... bir gün anarsist öteki gün muhafazakara yakin daha öteki gün liberal olabilsek daha anarsist olmaz miyiz aabi desek?
baska ülkelerin mutfak kültürlerini örenip denesek, baska diller, baska adetler. bambaska kiyafetler ve renkler.... her firsatta bir baska ülkeye gidebilmeyi denesek.. sokakta yatabilip yasayabilir miyiz..? absinth icip icip elimize firca alip kulagimizi da japon yapistiricisi ile yapistirsak(valla yapanlar vardi!) calmayi bilmedigimiz bir gitarla kalabalik bir sokagin kösesine oturup dilensek... gerektigi yerlerde bagiramamaktan mütevellit gerekmedigi yerlerde bagirabilsek... belki de bütün bunlari yapmis isek.. iste o zaman hayata bir delikten bakmayi bile zenginlik sayamaz miyiz? saymayi denesek?

londra demisken

aradim taradim fotografi büyüttüm ama ismini bulamadim.. londranin balik pazarinin oldugu eski sokaklarindan birinde ama bayagi merkezi bi yerdeydi bu restaurant...

dedik ya hani açı


perspektif falan
bu da bir köprü ayagi
londra orasi kesin ama su an ben de ayiramiyorum hangi köprü? sadece köprülügü ve londra kesin :)

baska bir bakis acisi


ama köprünün köprülügü degismiyor, nereden bakarsan bak.. Tower Bridge
yasamin bazi olgularinda dogru insanin baktigi pencereye göre degisebiliyor... cesitlilik renklilik düsünce özgürlügü ya da bunlarin tersi hep bir perspektif hatasi mi?

zaman demisken


onun yarattigi tahribat olmadan yenilik de olmazdi
sanirim yeniyi yaratan da zaman
eskiyi yaratan da

ne kadar saat

o kadar zaman mi?
degil sanirim
zaman tanriyla ortak bir özellige sahip (belki de bir cok?)
birisi teklik
dogurup dogurulmadigini bilmiyoruz
sonsuz mudur? bize sorarsaniz (öteki yazarimizi da düsünerek bana sorarsaniz demeliyim!) degildir... en azindan bilincteki zaman algisi bilincin yoklugu ile birlikte o bilinc icin(en azindan) kaybolur... ama moleküler düzeylere falan inecek olursak... neyse..... ama onun hic bir seye muhtac olmadigi tartismalidir.. iste burada sanirim eskiler onun tanriligini tartismaya baslamislar... yani zaman benim bilincime muhtacsa nasil bir tanri ola? iyi de bilincimize muhtac olmayan tanri olabilir mi ki?
zamanin esirgemedigini ve bagislamadigini cok iyi biliyoruz... baska iyi bildigimiz bir sey de "bu akil yürütmelerle dahi fazlaca sonuca ulasmak olasi degil... varsin olmasin.. yorduk ya kafayi biraz...

12.10.2009

bir makinanin son bakisi

12.10.2009
bu fotografi cok sevdigim bir makinamin kirilmis objektifi ile izmirde bir gecekondu semtinde cekmistim.. daha dogrusu cektigim onca fotograf icinden bir tek bu saglam cikmisti...

9.10.2009

Şangrakh

9.10.2009
duydugum gibi yazdim... kazaklarin kiyiz üyünün catisinin alttan görünüsü... ayni zamanda kazaklarin bir simgesi.. sanki gökyüzüne bir cati kurmus gibi.. ne dedim ben simdi :)

kazak


bir kazak kil evinin(kiyiz üy) icinden ayrinti

8.10.2009

bu günün umudu

8.10.2009

ve nice beklentiler icin..
yollari asmakta olan ve asmayi planlayanlar icin...

7.10.2009

yalniz bir kayik

7.10.2009

her zaman yalnizlik demek degildir
yeni yolculuklar
yeni baslangiclar ve tek basina yüklenilecek sorumluluklar
kücücük bir tekneye sigisir bazan

Dikkat!

cocuk cikabilir... türkiyeye has bir uyari levhasi oldugunu sanmayin sakin... dünyanin her tarafininda benzerlerine rastladim.. ama sözkonusu Türkiye olunca bana gülünc geliyor nedense :)

6.10.2009

damlanin yolculugu

6.10.2009
yeniden damla olmak icindir
yeniden ve yeniden eski damla
olmak icinse bütün bu caba
olmasin gözlerimi yoran akislar
camlardan asagilara

sarap, Hayyam

ve tüketim toplumu
hayyam kac cesit sarap tanirdi acaba? bence Siraz icerdi... ingilterede kücük bir markette sadece saraplarin bulundugu raf... elestiremiyorum... cesitli sirazlar, boerdeuxlar merlotlar arasindaki tad farkini biliyorum... pahali olanin mutlaka iyi olmadigini da... bi foto bi kac söz iste... böyle bir fotorafi da cekmisliim var:)

bal bal


eski türklerin herhangi bir boyundan (huihui,hun,göktürk vsvs...)kaldigini düsündügüm bir bengi tas(ölümsüz tas...özellikle Göktürklerde kahramanlarin mezarlari üzerine öldürdükleri düsmanlari simgeleyen ya da belki de bana göre kahramanin kendi görüntüsü olan bu taslar dikilirmis...bu tas türklerin ana yurdu oldugu söylenen altay bölgesi Altay kenti müzesindeydi...

kapi faslini


tamamen kapatmak da istemiyorum aslinda
kapilarin yüzümüze kapanmasi
arkamizdan kapanmasi
gidecek kapinin bulunmamasi
kapi komsusu olmak ne önemlidir anadoluda
yeniden olumlulamak icin acik kapi birakilmasi
ve onlarca baska deyim dilimizde yerini almis yüzyillardir..
hele bazi kapilar vardir uzundur usuldur boylari, izler tasirlar zamandan gelenden gidenden rüzgardan yagmurdan... zamansizdir bazi kapilar, sanki hep vardirlar olacaktirlar...

5.10.2009

kapi anahtar kilit

5.10.2009

hepsi birer uzmanlik alani
bugünkü anahtarlara kilitlere gelene kadar ne asamalar gecildi... ama hala haberlerde kulagima carpan bir ifade vardir bilmem sizin de bilincinize cikti mi... vali ye ya da mülki erkandan birine "sehrin anahtari teslim edildi" falan diye... eskiden kaleler fethedilirken olan bise sembolik olarak devam edio iste,,,

kapi kapi icinde


bazan, özellikle de eski hanlarda kapi icinde kücük bir kapi olurmus... büyük kapi yükler hayvanlar ve büyük esyalar girerken kücük kapi da insanlara acilirmis...

The Doors

Jim le Ray de Kaliforniyanin sahillerinde mali cektikten soonra uyusmanin cesitli evrelerinden ve kendilerine göre varolusun sayisiz kapilarindan gectikleri icin grup da heralde bu ismi almis.. saka tabi bilmiyorum neden.. aslinda da biliyorum Aldoux Huxley`nin Alginin Kapilari eserinden dolayi bu ismi veriolar..ama iste dikkat edin yine kapi... alginin kapilari...

sürekli

söyle bir düsündügümde sürekli olarak kapilardan gectigimizi görüyorum... bicimine yapildigi maddeye rengine belki fazla dikkat etmedigimiz ama gündelik yasamimizda mutlaka var olan gecitler... tercihim bu her gün kullandigimiz nesnelerin estetik ve rahatlatici olmasi... ama hizlanan zaman buna izin vermiyor... gerci hizlanan zamanin kendisi degil.. insanin zaman algisi

kapilar


nedense kapilari hep özel bulmusumdur, cocukken ardinda göreceklerimi hayal ederek heyecan duymamdan midir yoksa bicimlerinden etkilenmemden midir, kesfetme dürtüsünden midir... bilemiyorum.. kapi hem bir nesne hem de bir imge olarak cok güclü niteliklere sahip... estetik bir yapi unsuru olabilmesi yanisira karakter belirleyici islevi de olabiliyor... kapi deyip gecemiyorum...

duvarda zamanin izleri

zaman bir sekilde isliyor iliklerimize. hücrelerimize duvarlara ve her yere
izlerini gördükce gücü artiyor üstümüzde
zaman iste böyle bir tanri bence
varligini hissettikce güclenen
onun icin kirmali aynalari
ya da yok saymali
zaman nasil olsa dayanamayip gösterir kendini

4.10.2009

Bir Bina

4.10.2009

Kocaman binanin disi da bir sanat eseri gibi islenmis... avrupanin tarihi kentlerinden bircogunda oldugu gibi.. kentleri beton yigini ruhsuz cimento tepecikleri gibi göstermemek icin bir cözüm sanki... daha sicak ve daha yasanilasi...

RATIBOR SCHLOSS

ratibor satosu
nürnbergde roth köyünde
hayatimda icine girdigim ilk sato
salonda sadece uzunlamasina serili yolluklarin üzerinde ve cok yavasca yürünmesine izin var... salon zarar görmesin diye...

PRAGDA BAHAR


bir barin kösesindeydi bu alimli bayan...
ates ve vücut kirginligi onu da bilge yapar mi bilmem...
ama müthis bir tahta isciligiydi..

3.10.2009

vücut kırıklığıyla ortaya çıkan bilgelik

3.10.2009
biliyorsunuz siz de o hali... ?
hareketlere bir sadelik gelir, evde yavaş yavaş yürür, su bardağına filan yavaş uzanırsınız, suyunuzu yavaş içer, televizyonu bile yavaş zaplarsınız. sevdiğiniz eski bir türk filmini ya da geleceğe dönüş serisini filan arar gözleriniz...
ana haber bültenini izlerken ne içinizden ne de dışınızdan söversiniz, sakin sakin dinlersiniz. birileri gelip size derdini filan anlatırsa iki düşünür bir konuşursunuz, sesinizde çatallı ve yorgun olduğundan ne söyleseniz süper olur. yakınlarınız ara ara sorar, nasıl oldun diye... olgun bir tavırla biraz daha iyiceyim dersiniz... kimseye rahatsızlık vermek istemeyen haliniz sizi daha bir sevimli yapar(sanırsam). havlu çoraplar giyer, varsa pembe eşofmanınızı çeker, hararet içinde yatarsınız.
sanki sorsalar hayat, evren ve herşey hakkında tüm soruları yanıtlayabileceğinizi düşünürsünüz, en azından dilinizin ucundadır :)

uygur gencler

ellerinde DÜTARlari CIN in SINCAN özerk bölgesinden uygur gencler
 
PEKBILAZIM © 2009. Her hakkı saklı değildir, ne de olsa "özgün olabilmek" paha biçilmez bir değerdir :)